“Hürthle hücreli, invaziv foliküler karsinom!” Tiroid ameliyatımdan sonra, doktorun patoloji raporunda altını çizdiği cümle ve hayatıma giren bir sürü yeni kelime…
Tiroid; kanserimin adı fakat kimse bana kansersin demedi. “Korkulacak bir şey yok“ diyor Doktor; bu cümlenin içini güven kelimesiyle dolduruyorum. Arkasından gelen radyoaktif iyot tedavisi, tek gecelik bir hastane odası izolasyonu; yemeğinin kapının önüne bırakılıp senden hızla uzaklaşıldığı bir izolasyon. Sonrasında gelen on günlük bir ev, hatta oda karantinası… Korkulacak bir şey yoktu, evet, hepsi bu kadardı. Geriye kalansa sadece bir kelime; ‘kanser’ ve farkında olmadan arkasından gelen kaygı bozuklukları.
Hemen iki yıl sonra bu kez hayatıma başka kelimeler giriyor; ”invaziv duktal karsinom”. Meme kanserimin adı. Kanser kelimesiyle bu kez daha çok yakınlaşıyoruz, bana başka alanlar da açıyor, kemoterapi, radyoterapi, rekonstrüksiyon gibi… Bu kez korkulacak bir şey yok demiyor kimse, korkmuyorum da… Farklı özelliklerde de olsa tanıyorum bu kelimeyi; kanser bu diyorum, biraz kalıp gidecek. Gidiyor da fakat bu kez bende daha güçlü bir şey bırakıyor; ‘anı yaşa’ ve ardından gelen güzellikler… İşte benim yeni hayatım hoş geldin diyorum ve yaşıyorum.
Tüm bu güzellikler yaşanırken aradan 3,5 yıl geçiyor ve bu kez hayatıma daha büyük ve sadece beni değil tüm insanlığı etkileyen bir kelime giriyor; pandemi! Tüm dünyayı etkileyen salgın hastalık koronavirüs ülkemizi de vuruyor. Herkes evlere diyor uzmanlar, sosyal izolasyon diyorlar, temas yok diyorlar. Ama ben bu kelimeleri biliyorum diyorum, çok daha önceden tanışmıştık, tüm tecrübemle en iyi şekilde karşılıyorum olayı. Ama burada sadece ben değil sevdiklerim de risk altında, hatta şu an tedavisi devam eden diğer kanser hastaları daha da çok risk altında diye düşünüyorum. Bir kaç yıl önce tanıştığım kaygı bozukluğu rüyalarımda kol gezmeye başlıyor. Çeşitli yerlerimde çeşitli tümörlerle uyanıyorum gece yarıları. Bu kez ben kendi kendime diyorum “korkacak bir şey yok”. Korkmuyorum, geçiyor bu korku dolu rüyalarım, yerini bana ilham veren düşlere bırakıyor ve en iyi bildiğim kelimeleri gerçekleştiriyorum; hayal et, tasarla,üret!