Geçen hafta ABD’nin önde gelen kanser tedavi merkezlerinden Fred Hutchinson Kanser Araştırma Merkezi web sitesinde kanser tanısı alanların, COVID-19 salgınıyla ilgili dikkat etmesi gerekenleri ve diğer merak ettikleri konularla ilgili detaylı bir haber paylaşıldı.
Haberi tercüme edip, okuyucularımıza sunan sevgili gönüllülerimiz Dilay Balioğlu ve Ömer Tunca’ya teşekkür ederiz.
COVID-19 HAKKINDA KANSER TANISI ALMIŞ KİŞİLERİN BİLMESİ GEREKENLER
Kanser tanısı almış kişiler, kanseri atlatmış kişiler ve yakınları için COVID-19 için öneriler: En fazla risk altında olanlar kimler ve sağlıklı kalmak için neler yapabilirsiniz?
ABD’de araştırmacılar ve halk sağlığı yetkilileri bilgilendirme çalışmalarına devam ettiği, test uygulamaları arttırıldığı, virüsü yavaşlatmak ve durdurmak için her türlü önlem alındığı halde COVID-19’un daha da yayılması bekleniyor.
Elbette, herkes virüs kapıp hastalanmayacak. Ancak grip virüsünde de olduğu gibi daha fazla risk altında olanlar var.
COVID-19, yaşlıları (özellikle 70 yaş üstü) ve altta yatan başka sağlık sorunları olan kişileri daha fazla etkiliyor: Kronik akciğer hastalığı (KOAH vb.), kardiyovasküler hastalık, diyabet, kronik böbrek hastalığı ve kanser gibi altta yatan başka sağlık sorunları olan kişiler, büyük komplikasyonlar için daha yüksek risk altında. Hatta böyle durumlar yoğun bakım ve hatta ölümle sonuçlanabiliyor.
Dr. Steve Pergam (Fred Hutchinson Kanser Araştırma Merkezi enfeksiyon hastalıkları uzmanı) “Çin’den gelen ilk verilere, İtalya ve diğer bölgelerdeki yayılımlarla ilgili raporlara baktığımız zaman kanser tanısı almış kişilerin risk altında olduğunu görüyoruz” diyor.
Kimler daha çok risk altında?
Pergam, kan kanseri tanısı almış kişilerin büyük risk altında olacağını düşündüklerinin altını çiziyor. “Ayrıca aktif olarak kemoterapi tedavisi gören ve kemik iliği nakli olmuş kişiler de risk altında. Çünkü, bağışıklık sistemleri çok zayıf.”
Peki kanser tedavisine devam edenler ya da hastalığı atlatanlar özellikle nelere dikkat etmeli? Ellerinizi yıkayın ve okumaya devam edin…
Kanser tanısı almış herkes risk altında mı? Ya da sadece şu anda tedavi görenler mi risk altında?
Aynı zamanda Seattle Cancer Care Alliance Enfeksiyon Önleme Tıbbi Direktörü olan Pergam, non-Hodgkin lenfoma, CLL (ronik lenfositik lösemi), AML (akut miyeloid lösemi), AML (akut lenfoblastik lösemi) ve MM (multiple miyelom) gibi kan maligniteleri olan hastaların en fazla risk altında olduğunu belirtiyor. Aktif olarak kanser tedavisi görenler ve kemik iliği nakli olmuş kişiler de yüksek risk grubuna dahil ediliyor. (Aktif tedavi: Cerahi, kemoterapi, radyoterapi ve immünoterapi tedavileri.)
Fred Hutchinson Kanser Araştırma Merkezi onkologlarından ve sağlık politikası uzmanı Dr. Gary Lyman, aktif olarak tedavi görmeseler bile kanser tanısı kişilerin de ekstra temkinli olması gerektiğinin altını çiziyor.
“Risk, aktif tedavi döneminin ötesine uzanıyor” diyor Dr. Lyman, “İnsanlar tedaviyi sonlandırdıkları veya ameliyattan sonra hastaneden ayrıldıklarında tedavinin etkileri hemen sona ermez. Kanserden sonraki etkiler ve tedavinin immünsüpresif etkileri uzun süreli olabilir ” diye belirten Lyman, tedaviden sonra da kanser tanısı almış kişilerin dikkatli olması gerektiğini vurguluyor.
Kanser tedavisi gören ya da tedavisini tamamlamış kişiler bağışıklık sistemlerinin düşük olup olmadığını test edebilirler mi?
Pergam, birinin bağışıklık baskılama seviyesini kontrol etmek için kolay bir kan testi olmadığını, ancak aktif kemoterapi tedavisi görüyor olmanın, düşük beyaz hücre veya düşük lenfosit sayılarına sahip olmanın ve /veya bağışıklık baskılayıcı ajanların (prednizon gibi) kullanımının, bağışıklık sitemini baskılama ve enfeksiyon riskini artırdığını belirtiyor.
Sonuç olarak doktorunuz bağışıklığınızın düşük olduğunu söylediyse çok daha dikkatli olmalısınız.
COVID-19’un Kanser Tanısı Alanları Nasıl Etkilediğini Gösteren Veriler:
Lyman’ ın dediğine göre bu konuda bilim dünyasının elinde çok fazla veri yok.
“Ama elimizde Çin’den gelen bir erken çalışma var. Ünlü sağlık dergisi The Lancet’te yayımlanan çalışmaya göre şu anda tedavi gören kanser hastaları ve daha önce tedavi almış olan kişiler Covid-19 konusunda daha büyük bir risk altında.”
Şubat ortası yayımlanan çalışma için 575 hastanede yatılı tedavi gören 2007 COVID-19 tanılı kişiye bakıldı. Bu grup içerisinde 18 kişinin kanser geçmişinin olduğu görüldü. Tedavisinin devam eden ya da birkaç yıl önce tedaviyi tamamlayan bu kişilerin yarısına yakınında yoğun bakım ve hatta ölüm riskinin diğerlerine göre daha yüksek olduğu tespit edildi.
Makalede konu şu şekilde özetleniyor: “Bulgularımıza göre kanser tanısı almış kişiler diğerlerine oranla daha yüksek bir risk grubundalar. Ayrıca COVID-19, kanser tanısı almış kişilerde daha kötü sonuçlara sebebiyet verebiliyor ve COVID-19 nedeniyle bu hastaların sağlık durumu daha hızlı kötüye gidebiliyor. Dolayısıyla bu kişilere bakan hekimlere daha dikkatli olmaları gerekiyor.”
Pergam araştırma sonuçlarının önemli bir gösterge olduğunu belirtse de sadece 18 kanser tanısı almış kişi üzerinden varsayım yaparak bir sonuca varmanın zor olacağını ekliyor sözlerine. Zira bu grup bir çok örnek barındırıyor: Tedavi görenler, tedavisi tamamlanmış olanlar, farklı kanser türleri ve tedavi biçimleri söz konusu. Üstelik bu grupta sigara kullananlar, tansiyon, şeker, KOAH gibi farklı sağlık sorunları olanlar da bulunuyor ki bu şartlar, kişileri enfeksiyona daha açık bir hale getirebiliyor.
Pergam’a göre “mesaj gayet net.” Bazı kişilerde birden fazla hastalığın olması, bu virüse bağlı oluşacak sağlık sorunu risklerini artırıyor. Bu ve benzeri makalelerde dile getirildiği üzere virüsün kanser hastalarında yoğun bakım, entübasyon ve hatta ölümle sonuçlanabilecek ciddi sorunlara yol açabileceğine dair pek çok endişemiz var. Çoğunda enfeksiyon iki hatta üç katı şiddette etki edebiliyor. Bu hastaların tek tanısı kanser değil, solunum ve kalp veya diğer organ yetmezliği sorunları da bulunuyor.
70 yaşını aşmış kişiler daha fazla riskle karşı karşıya. Ölümcül risk 80 yaş ve üstü ise neredeyse yüzde 15’lere çıkıyor. Pergam’a göre yaşlı insanlar bağışıklık sistemi zayıf olan kişiler için adeta bir turnusol kağıdı gibiler; bir virüs yaşlıları etkiliyorsa, bağışıklığı düşük kişilerde de ciddi komplikasyonlara sebep olabiliyor: “Bağışıklığı düşük kişiler ve kanser tanısı almış kişiler çok daha dikkatli olmalı ve çok kötü bir grip sezonunda gibi davranmalılar.”
Tedavimi İptal Etmeli miyim Yoksa Devam mı Etmeliyim?
Fred Hutch Merkezi’nin işbirliği yaptığı kurumlardan Seattle Cancer Care Allience’ uzmanlarına göre kanser tanısı almış kişiler COVID-19 belirtileri göstermediği sürece- tedavilerini aksatmamaları gerekiyor.
Kurumda şu anda bulunan herkesin solunum sistemindeki belirtiler gözlemleniyor. Bazı belirtilere sahip kişilerin maske takması virüs ve bakterilerin yayılma hızını azaltıyor.
COVID-19 belirtileri varsa ne yapmalıyım?
Eğer belirtiler oluşmaya başladıysa (yüksek ateş, derin kuru öksürük, halsizlik, nefes darlığı ve derin nefes alamama) doktorunuza en kısa zamanda ulaşın.
En önemlisi eğer hastalanırsanız birilerinin haberdar olmasını sağlayın. Pergam’a göre doktorunuzla görüşüp solunumla ilgili sorunların baş gösterdiğini haber verin. Bazen size tavsiye olarak evde kalmanız söylenebilir. Eğer acil servise gidecek kadar kötüleşirseniz mutlaka doktorunuza bilgi verin. Doktorunuz size bu süreçte önereceği yolları izleyin.
Eğer Ailenizden biri COVID-19 Semptomları gösterirse ne yapmalısınız?
Ailenizin sizler için değerli olduğunu ve onları engellemek istemediğinizi biliyoruz; ancak ailenizden biri hastalandığında ya da olası semptomlar gösterdiğinde aranıza biraz mesafe koymanızda farda var. Eldiven ve maske kullanmanız, ayrı odalarda kalmanız ve mekanın düzenli temizlenmesi çok önemli. Ayrıca ellerinizi de yıkamayı unutmayın.
Ayrıca, virüse yakalanmış yakınınızı kanser tedavi merkezlerine getirmemek de oldukça önemlidir, diğer tanı almış kişiler için de bu durum risk oluşturacaktır.
Ne kadar az virüs almış kişi o kadar iyi, hafif belirtileri de olsa virüs taşıdığından şüphelendiğiniz biri ile aynı ortamda yer almak istemezsiniz.
Bunun yanı sıra tedaviniz boyunca yanınızda bir kişinin size eşlik etmesi, tüm ailenin size eşlik etmesinden daha sağlıklı olacaktır.
Kanser tanısı almış kişiler ve kanseri atlatmış kişiler toplu taşıma araçları ve kalabalık etkinliklerden uzak durmalı mı?
Pergam, aktif olarak tedavi gören kişilerin mümkünse toplu taşıma araçlarını tercih etmemelerini söylüyor. Tabii herkesin kendi aracının olmadığını ve taksi masraflarını karşılamanın zorluğunun da bilincinde olduğunu belirtiyor.
Bazı hastanelerin tedavi gören kişilerin ulaşımı için servisleri olabileceğini ve bu nedenle hastanelere danışılabileceğini ekliyor sözlerine.
“Eğer toplu taşıma kullanmak dışında bir seçeneğiniz yoksa diğer kişilerden, özellikle de virüs taşıdığını düşündüğünüz kişilerden uzak durmalısınız. ’Kendinizi koruyun, otobüsün arkasına veya daha az insana maruz kalan diğer bölgelere oturun ve hasta gibi görünen, öksüren birini görürseniz, uzaklaşın.”
Pergam, tedaviden birkaç sene sonra kanser tanısı almış kişiler için büyük bir risk olmadığını belirtiyor: “Ancak böyle bir durumda yine de toplu taşıma kullanmaktan kaçınmakta fayda var. Toplu taşıma araçlarına binecekseniz insanlar ile araya mümkün olduğunca mesafe koymak gerekir ve mümkünse evde kalmaya özen gösterin. Kamuya açık alanlarda risk artıyor.”
Ayrıca Pergam’a göre, film izlemek için sinemaya gitmek yerine, evde film izlemek, restorana gitmek yerine evde yemek pişirmek ya da eve yemek sipariş vermek gibi yollar izlenebilir: “Bu bir keşiş olmanız gerektiği anlamına gelmez, özellikle kamusal alanlarda yakın etkileşimleri sınırlayın”
Bağışıklık sisteminizi güçlü tutmanın yolları var mı?
Hem Lyman hem de Pergam, bağışıklık sistemini güçlendirmek için uykunun önemini vurguluyor.
Lyman bu konuda söyledikleri önemli: “Uyku yoksunluğu, bağışıklık sistemini baskılayacak en güçlü yollardan biridir” diyor. Herkesin farklı bir eşiği var, ancak bir gecede en az altı ya da yedi ya da ideal olarak sekiz saat uyku alamıyorsanız, bağışıklık sisteminin tehlikeye girebileceğine dair bilimsel kanıtlar var.”
Ayrıca egzersiz yapmak, tercihen yürüyüş veya koşu gibi aktiviteler kalbe kan pompalanmasını sağlar ve bağışıklık sistemini güçlendirir. Pergam, kanseri atlatmış ve böbrek nakli olan olan kişiler için spor salonuna gitmektense, dışarıda temiz ve açık havada yürüyüşe çıkmanın daha faydalı olacağını vurguluyor.
Ayrıca COVID-19 salgını sırasında sağlıklı ve güçlü kalmanın bir diğer yolu: Sağlıklı beslenme.
Lyman, bağışıklık sistemimizin yüzde 70-80’inin gastrointestinal (mide-bağırsak) sisteminden etkilendiğini ve bağışıklık sistemimizin yediğimiz yiyeceklerden ve bağırsaklarımızda gelişen mikroplardan doğrudan etkilendiğini belirtiyor. Ayrıca Lyman, meyve ve sebzelerden oluşan dengeli bir diyetin çok önemli olduğunun altını çiziyor.
Grip aşısı da dahil olmak üzere, güncel aşıları olmak, sigara kullanmamak ve sigara içilen alanlarda bulunmamaya özen göstermek ve diğer tüm tıbbi durumlarınızın (yüksek tansiyon, akciğer hastalığı, diyabet vb.) kontrol altında olduğundan emin olmak bu süreçte önemli bir rol oynuyor.
Her iki araştırmacı da böyle salgın haberlerinin yaygın olduğu durumlarda sakin kalmanın kolay olmadığının farkında olduklarını belirtmekle birlikte, stresten uzak kalmanın bağışıklık sistemini güçlendirdiğini de belirtiyorlar.
Lyman, sağlık sorunlarımız ve yaşımız gibi her şeyi kontrol edemesek de uyku, egzersiz ve beslenme gibi konularda dikkatli olabileceğimizin ve kendisinin de bu konulara özen gösterdiğinin altını çiziyor.