Psiko-Onkoloji Uzmanı Aslıhan Kurt Beierlein
İyilik hali ya da toplumun “moral” diye tarif ettiği durum, fiziksel, duygusal ve sosyal açıdan sıkıntısız olmaktır. Kanser hastalığına çok yönlü bir kriz durumu olarak bakıldığında da, bu üç ana alanda zorlanmaların yaşanması beklenebilir.
Moral, tabiki tedaviler icin cok onemli bir faktordur. Ancak kanser tanısı almak, travmatik bir durum ve kişinin yaşam düzenini bir anda değiştirdiginden, kişide ciddi moral bozukluğu yaratabilir. Bu kaçınılmaz ve doğal bir durumdur. Tanıdan hemen sonra, şaşkınlık, üzgünlük, gelecekle ilgili kaygı duyma veya moralsizlik bir düzeye kadar normal kabul edilir. Değişen yaşam düzeninde tedavilere alışma, hastalıkla ilgili bilgi sahibi olma, yeniden kontrol hissini kazanma, psikolojik destek alma ve yaşam kalitesinin devamı ile kişiler eskisi gibi “moralli” hissedebilirler. Morale destek olmasi icin, psikolog gorusmeleri her zaman sart degildir. Kisinin sevdigi ve keyif aldigi seyleri ve insanlari tedavi alirken de yasaminda tutabilmesi normal hislerin devamina ve morale katki saglar. Bununla birlikte hasta yakinlarinin tum bu tedavi sureclerinin hastanin moralinde inis cikislar yaratabileceginin farkinda olmalari ve bunu dogal karsilamalari bu donemi destekler.
Amerikan Psikologlar Dernegi ve Ulusal Kanser enstitusunun verilerine gore kemoterapi ve radyoterapi, hastalarin yüzde 40’ınd stres tepkilerine neden olmakta ya da varolan tepkileri arttirmaktadir. Kaygi, depresyon ve yasam kalitesinde azalma hastalarin en cok yakindiklari sikinti durumlaridir. Yapilan calismalar her 4 hastadan birinin depresyon yasadigini gostermektedir. Tedaviler devam ederken, etkili bir psikolojik destek ile; depresyon ve moral bozuklugu iyilestirilebilir, kayginin azalmasi saglanabilir, hastanin stresle basetme becerileri gelistirilebilir. Boylelikle hastalar tedavilerinde daha cok kontrol hissine ve ozguvene sahip olurken, yasam kaliteleri de artar.
Ulkemizde son yillarda, hastaliklarda psikolojik destegin onemi ve farkindalik artmistir. Özellikle bu konuda; Türkiyede son 20 yıldır, psikologlar, Psiko-Onkoloji alanında uzmanlaşarak; hastalara ve hasta yakınlarına tedavi döneminde ihtiyaç duydukları psikolojik desteği sağlamaktadırar. Psiko-onkoloji; psikolojik destek yöntemlerinin kanser hastalığına uyumda, hastalar, aileler ve tedavi ekibi için kullanıldığı bir klinik uygulama alanıdır. Günümüzde üniversite hastaneleri ve onkoloji kliniği olan çoğu özel hastanede, bu alanda uzman bir sağlık psikoloğu çalışmaktadır. Bu tip kliniklerde hastanın hekimi, psikiyatrist ve psikolog, ilgili diğer branşlarla birlikte ekip olarak çalışırlar. Hastalar böyle bir ihtiyaçları olduğunda hekimlerinden kendilerini yönlendirmesini isteyebilir, ya da çevrelerindeki bir ruh sağlığı uzmanından destek alabilirler.
Yapılan çalışmalar, kişilik yapısı olarak mücadeleci ruha sahip bireylerin
Buna karşıt olarak, kaçınmacı, kaderci, kaygılı ve umutsuz başetme yollarını kullanan bireylerin, tedaviye uyumlarında güçlük yaşadıkları bildirilmiştir.
Kanser tedavisi, fiziksel olduğu kadar sosyal ve psikolojik bir yönde de desteklenmelidir. Durum böyle olunca, ailelerin, yakınların ve bakım verenlerin hastaya yaklaşımları bu süreci önemli ölçüde etkilemektedir. Unutulmamalıdır ki her aile üyesi hastalığa karşı farklı tepkiler verebilir. Hayatları birden değiştiği için korku ya da endişe duyabilirler. Yorgun ya da gelecekle ilgili kaygılı olabilenler gibi, bu konu hakkında gergin ve çekingen davrananlar da olabilir. Ne olursa olsun, hastanın tedavi sürecini aksatmamak adına, iletişim çatışmaları ve yanlış anlaşmaları da engellemek için açık iletişim tercih edilmelidir.
Hastalarına iyi destek olmak isteyen kişilere öneriler şöyle sıralanabilir:
Aynı hastalığa sahip iki kişinin tedavilerinin nasıl gideceği belli olmadığı gibi, ikisinin psikolojik tepkileri de benzer olmayabilir. Bu psikolojik tepkiler, hastalığın kişi için anlamı, yaşı, cinsiyeti, önceki hastalık veya kanser deneyimleri, kültürel zemini, kişiliği, o andaki yaşam koşulları, baş etme yolları çeşidi ve sosyal bağlarının durumuna göre değişebilir. Yapılan çalışmalar, iyi sosyal desteğe sahip, yaşamda hastalıklarla ilgili deneyimi olan, aktif baş etme becerilerini kullanabilen hastaların tedavi dönemlerini daha rahat geçirdiklerini bildirmektedir.
Kanser hastalarının tedavi sürecinde morallerini en çok bozan şey bu süreçte hastaları en çok yoran, yan etkilerin moral bozucu psikolojik etkileridir. Örneğin kemoterapinin yarattığı saç dökülmesi başlı başına travmatik bir durumdur. Bununla baş edebilmek ve beden bütünlüğünü korumak adına hastalar peruk takmayı tercih edebilir, böylelikle sosyal yaşamlarında daha rahat edebilirler. Ya da bunu tercih etmeyebilir. Bu konuda hastanın verdiği karar en doğru olandır. Bunun yanında yaşam düzenlerinin ve planlarının bir anda bozulması, sürekli hastaneye gidip gelmek, halsizlik, eski gücüne sahip olmama, başkalarından destek alıyor olmak ya da sosyal destek azlığı hastaların en zorlandıkları konular arasında sayılabilir. Ancak her hastada bu etkiler aynı şekilde gözlenmeyebilir.
Hastalara, tedavi süreçlerini kolaylaştıracak öneriller:
Türk hastalarda tedavi anlamında gözlemlediğiniz dikkat çeken özellikler
Hastalığı kültürle bir bütün olarak düşündüğümüzde, hasta ve hasta yakını davranışları kültürlerde farklılıklar gösterebilir. Her hastada olmamakla birlikte, hasta yakınlarının tanıyı hastalarından gizlemeleri, hastalığın adını kullanmamaları, duygularını rahatça birbirleriyle paylaşamamaları sayılabilir. Bunların varlığında hastanın tedaviye uyumu daha iyi olacakken, hasta yakınlarının, hastalarını korumak adına bu engelleri koymaları hastaları daha da yalnızlaştırıp, içlerine kapanmalarına sebep olabilir.