Geri dönün

Lösemi

Menü yükleniyor...

Kemik İliği ve Kan Hücrelerinin İşlevleri

Kemik iliği, kemik dokunun iç yüzeyinde yer alan ve kırmızı küreler, beyaz küreler ve trombositler olarak adlandırılan kanın şekilli elemanlarının yapıldığı yerdir. Bu kan hücreleri kemik iliğinde genetik kontrol yollarını ve büyümeyi uyaran “sitokin” adlı bazı maddelerin kontrolünde kök hücreden çoğalır, olgunlaşırlar ve belirli bir olgunluk düzeyine ulaştıklarında kana geçerler. Kanda tiplerine göre özelleşmiş görevlerini yerine getirir ve yaşam sürelerini tamamladıklarında ise organizmaya zarar vermeden genellikle dalakta yok edilirler.

Kan hücrelerinin tiplerine göre görevleri aşağıdaki gibidir: 

1 . Beyaz Kan Hücreleri

Beyaz kan hücrelerine “lökosit” ismi de verilir. Organizmanın savunma ve bağışıklık sistemine ait işlevlerini üstlenen bu hücreler miyeloid ve lenfoid olmak üzere iki ana gruba ayrılırlar.

2 . Kırmızı Kan Hücreleri

Kırmızı kan hücreleri “eritrosit” olarak adlandırılır. Dokulara oksijen taşıma işlevini gören hücrelerdir.

3 . Trombositler

Kanamanın kontrol altına alınması ve pıhtılaşma fonksiyonlarıyla ilgili hücrelerdir.

LÖSEMİ

Halk arasında “kan kanseri” olarak bilinen lösemi; kemik iliğinde yapılan normal kan hücrelerinden bazılarının -bazı seri hücrelerin- anormal çoğalması sonucu ortaya çıkan bir durumdur. Normal koşullarda kemik iliği hücreleri genetik kontrol yoluyla organizmanın gereksinimine göre kök hücreden oluşurlar. Lösemide doğumdan sonra ortaya çıkan genetik anormallikler -bu anormallikler doğumsal değildir ve dolayısıyla kuşaktan kuşağa aktarılmazlar- sonucunda kontrolsüz ve anormal bir hücre artışı ortaya çıkar. Normal hücrelerin aksine bu hücreler anormal ve kontrolsüz çoğalma eğiliminde yani bir anlamda ölümsüz hücrelerdir. Normal hücrelerde olduğu gibi kontrollü çoğalmaz ve işlevleri sona erdiğinde ortadan kalkmazlar, varlıklarını devam ettirirler. Dahası bu anormal hücrelerin anormal artışı sonucu normal kemik iliği hücreleri de yapılamaz ve buna bağlı olarak kansızlık, sık gelişen enfeksiyonlar ve kanamalar ortaya çıkar.

Normal koşullarda kemik iliğinde yapılan kan hücreleri ilik içinde belli bir olgunluğa gelir ve daha sonra kana geçerek belirlenmiş işlevlerini yerine getirirler. Oysa lösemide anormal olan ve “blast” adı verilen hücreler veya kan hücrelerinin normalde kana çıkmaması gereken genç formları kana geçerler. Lösemiler kronik ve akut lösemiler olarak iki ana gruba ayrılır. 

Lösemi Tipleri

1 . Kronik Lösemi

Löseminin erken döneminde anormal artış gösteren lösemi hücreleri yine de fonksiyonlarını bir ölçüde yerine getirebilmektedirler. Bu nedenle hastaların önemli bir bölümünde başlangıç döneminde hiçbir klinik yakınmaya neden olmayabilirler. Buna karşılık hastalık ilerledikçe ve anormal hücre sayısı arttıkça klinik bulgular ve yakınmalar ortaya çıkmaya başlar.

2 . Akut Lösemi

Her zaman ani başlangıçlıdır. Hücreler tamamen fonksiyonlarını kaybetmişlerdir. Kırmızı küre hücrelerinin fonksiyon bozukluğuna bağlı hızla ortaya çıkan kansızlık, lökosit fonksiyonlarının bozulmasına bağlı ortaya çıkan enfeksiyonlar, trombosit fonksiyonlarının ve sayılarının azalmasına bağlı oluşan kanamalarla klinik tablo son derece gürültülüdür.

Akut lösemiler anormal artış gösteren hücre tipine göre isimlendirilirler. Miyeloid hücrelerin anormal çoğalması ve olgunlaşma yeteneklerini yitirmeleriyle ortaya çıkan akut lösemi “akut myeloblastik lösemi” (AML) ismini alır. Benzer biçimde lenfositer seri hücrelerin anormal artışı sonucu ise “akut lenfoblastik lösemi” (ALL) ortaya çıkar. Her iki akut lösemi tipinin de kendi alt grupları vardır.

LÖSEMİ RİSK GRUPLARI

Lösemiye neden olan faktörler tam olarak bilinmese de günümüzde lösemi gelişimine neden olabilen bazı risk faktörleri belirlenmiştir.

  • Yüksek dozda radyasyona maruz kalma: İkinci Dünya Savaşı sırasında Nagazaki ve Hiroşima’ya atılan atom bombalarının neden olduğu radyasyon sonucu o bölgelerde lösemi sıklığının arttığı bilinmektedir. Benzer bir durum 1986 yılında Çernobil’de yaşanan nükleer kaza sonucu yüksek dozda radyasyona maruz kalanlarda da ortaya çıkmıştır.
  • Bazı kimyasal maddeler: Bu maddelerin başında benzen gelmektedir. Fomaldehit ile yakın teması olanlarda da lösemi riskinin arttığı ileri sürülmektedir.
  • Kemoterapi: Ne yazık ki kanser hastalarının tedavisinde kullanılan kemoterapötik ajanlar, tedaviyi izleyen dönemlerde lösemi gelişimine neden olmaktadır. Özellikle alkile edici ajanlar başlığı altında toplanan ilaçların ikincil lösemilere neden olduğu iyi bilinmektedir.
  • Down sendromu: Başta Down sendromu olmak üzere doğuştan kromozomal anomalilerle giden kimi hastalıklarda lösemi görülme sıklığı yüksektir.
  • Myelodisplastik sendrom: Özellikle ileri yaşların hastalığı olan ve bir çeşit kemik iliği yetmezliği veya kemik iliğinde yapılan hücrelerin anormalliğiyle seyreden bu hastalık tablosu, bir anlamda normal kemik iliğiyle lösemik ilik arasında bir geçiş formu oluşturur. Myelodisplastik sendrom tanısı alanlarda lösemi gelişme riski normal insanlara göre onlarca kat daha yüksektir.
  • Elektromanyetik alanlar: Bu konu son yılların en popüler konularından biridir. Kimi kaynaklar elektromanyetik alanların lösemi gelişim riskini arttırdığını ileri sürmektedir. Söz konusu elektromanyetik alanlar aslında bir anlamda düşük yoğunluklu enerji alanları olup radyasyon yayarlar. Bu konuda tartışmalar halen sürmekle beraber elektromanyetik alanların lösemi gelişim riskini arttırdığına dair yeterli bilimsel kanıt bulunmamaktadır.

Lösemilere ait risk faktörleri yukarıda da belirtildiği üzere çok iyi bilinmemekte olup birçok hastada hastada risk
faktörü tam olarak belirlenememektedir.

Tanı Sırasında Lösemi Bulguları

Lösemi tanısı sırasında en sık rastlanan lösemi belirtileri şunlardır:

  • Gece terlemesi,
  • Sık tekrarlayan ve inatçı enfeksiyonlar,
  • Halsizlik ve yorgunluk,
  • Baş ağrısı,
  • Kanama, kolay morarma, ciltte kırmızı renkte ve “peteşi” ismi verilen deriden hafif kabarık lezyonlar, “ekimoz” ismi verilen geniş morluklar,
  • Kemik ve eklem ağrıları (özellikle iman tahtası üzerine hafifçe bastırıldığında bile hissedilen şiddetli ağrı),
  • Dalak büyüklüğüne bağlı karın içinde dolgunluk hissi, ağrı, şişkinlik,
  • Boyun, çene altı, koltuk altı ve kasıklarda ele gelen büyümüş lenf bezleri,
  • Belirgin kilo kaybı.

Yukarıda anılan bulgular her zaman löseminin doğrudan bir işareti sayılmamalıdır. Özellikle halsizlik, baş ağrısı gibi çok özel olmayan ve birçok hastalığın bulgusu olabilen, hatta kimi zaman hiçbir hastalığa işaret etmeyen belirtilerle “lösemi oldum” kaygısına kapılmamak gerekir.

Tanı aşamasında vurma-çarpma olmadan kendiliğinden ortaya çıkan büyük morluklar, dalak büyüklüğü gibi bulgular uyarıcı olmalıdır. Yukarıda sayılan bulguların tümünün olması gerekmez, tek veya birkaç bulguyla seyreden lösemi vakaları daha sıktır.

Unutulmamalıdır ki, akut lösemi bulguları son derece hızlıdır, günler içinde ortaya çıkar ve genellikle dramatik bir seyir izler. Yanda sayılan bulgular dışında hastalarda ayrıca bulantı, kimi zaman kusma, şuur bulanıklığı, derin kansızlığa bağlı sorunlar, cilt ve göz rahatsızlıkları, ağız içinde inatçı enfeksiyonlar, yutma zorluğu gibi başka bulgular da görülebilir. Lösemi özellikle cilt olmak üzere mide-bağırsak kanalı, böbrekler, akciğerlerde de tutuluma neden olabilir. Hastalığın kemik iliği dışı tutulumları “granülositik sarkom” adı verilen bir lezyona neden olur. Kronik lösemide seyir daha yavaştır. Hastalar uzun süre hastalıklarını fark etmez ve doktora başvurmazlar. Kronik lösemilerin büyük bölümü “rutin check-up” sırasında fark edilir.

Lösemi hastalığı ister akut ister kronik olsun, tanı, izleme ve tedavi süreci mutlaka kan hastalıkları uzmanları yani hematologlar tarafından takip edilmelidir. Tanı için hasta öyküsünün tam olarak alınması ve fizik muayenesinin yapılması gereklidir. Bu süreç, doktorla hasta arasında tam bir işbirliği ve güvenle sürdürülebilir. Doktor-hasta ilişkisinde tam bir açıklık olmalı ve her detay konuşulabilmelidir. Bu süreci laboratuvar tetkikleri izler. İlk yapılması gerekenlerden biri, tam kan sayımı ve çevre kanındaki hücrelerin görünümüyle sayısal dağılımlarının değerlendirildiği periferik yayma tetkikidir.

Periferik yayma, tanı hakkında oldukça önemli bilgiler veren değerli bir testtir, löseminin tiplemesine bu bulgular büyük katkı sağlar. Yine sözü edilen kemik iliği örneğinde hastalığa neden olan kromozomal anormallikler de belirlenir. Bu işlem konuyu bilen bir genetik uzmanı tarafından yapılmalıdır. Gerektiği durumlarda beyin omurilik sıvısının incelenmesi, akciğer grafisi, diğer biyokimyasal testlerin bilinmesine de gereksinim vardır.

Özetle; lösemi tanısı, kemik iliği örneğinin patolojik, immünofenotipik ve genetik analizi sonrasında kesin olarak konulabilir. Çok özel ve nadir durumlar dışında kemik iliği örneği olmadan lösemi tanısı konulamaz. Sıra immünfenotipleme denilen bir laboratuvar testiyle hücrelerin üzerlerinde taşıdıkları işaretler belirlenir ve testin değeri yaymayı değerlendiren doktorun deneyimiyle doğru orantılıdır. Tanı için gerekli esas tetkik, kemik iliği aspirasyonu ve biyopsisidir. Kemik iliği biyopsisi toplumda genel anlamda korkulan bir tanı yöntemidir. Oysa deneyimli ellerde son derece kolay tıbbi bir girişimdir. Kemik iliği aspirasyon ve biyopsisi için ilgili bölümü okumanızı öneririz. Kemik iliği aspirasyon ve biyopsisi tanı için vazgeçilemez bir testtir. Bu işlemle elde edilen kemik iliği örneği uzman patolog (hematopatolog) ve hematologlar tarafından yapısal olarak mikroskop altında değerlendirilir. Bunun yanı sıra “immünofenotipleme” denilen bir laboratuvar testiyle hücrelerin üzerlerinde taşıdıkları işaretler löseminin tiplemesine bu bulgular büyük katkı sağlar. Yine sözü edilen kemik iliği örneğinde hastalığa neden olan kromozomal anormallikler de belirlenir. Bu işlem konuyu bilen bir genetik uzmanı tarafından yapılmalıdır.

Lösemi Tedavisi

Lösemi Tedavisinde İlk Adım

Genel anlamda lösemi tedavi edilebilir, en azından kontrol edilebilir bir hastalıktır. Lösemi tanısı alan tüm hasta ve hasta yakınlarının şu sözü hiç unutmamaları gerekir: “Uğruna savaşmaya değmeyen hiçbir lösemi savaşı yoktur.” Lösemi tedavisi doktorla hasta ve hasta yakınları arasında planlanacak bir tedavidir. Tedavi, protokoller dünyanın her bir yerinde benzer olsa da löseminin tipi, hastanın yaşı, sosyoekonomik durumu, eşlik eden diğer hastalıklar, önceki hastalıkları gibi birçok değişkenin göz önüne alınarak karar verilmesi gereken bir durumdur. Yani hazır tedavilerden çok, kişiye özel tedaviler olarak algılanmalıdır. Bu durum tedavi eden doktorun doğru seçilmesini gerekli kılar.

Tedavinin ilk aşaması; hastaya ruhsal, entelektüel ve ailevi durumu elverdiği ölçüde hastalığının ayrıntılı ve doğru biçimde anlatılmasıdır. Hastaları yanlış bilgilendirme, süreç içinde doktor ve hasta arasında bir güven eksikliği yaratabilir ve bu tedavinin seyrini olumsuz etkiler. İlk aşamada hastalığını öğrenen kişi kuşkusuz ki derin bir hayal kırıklığı, çoğu zaman kızgınlık, öfke ve inkâr gibi duygular yaşar. İyi bir hematoloji ekibi bu ilk an zorluğunu aşmayı bilen ekiptir. Gerekli hallerde psikolojik destek sağlanmalı ve hastaya anlayış ve sabır gösterilmelidir. Hasta ve yakınları süreçle ilgili tüm soruları yazmalı ve doktora sormalıdır.

Lösemi Tedavisinde İkinci Görüş

Lösemi gibi son derece önemli bir hastalık durumunda hastalar ve hasta yakınlarının ikinci görüş alma istekleri son derece anlaşılır ve doğal bir durumdur. Ancak bu aşama olabildiğince hızlı geçilmeli ve bir an önce bir doktor veya ekipte karar kılınmalıdır. Bir lösemi hastasını tedavi edecek merkezin seçiminde aşağıda sıralanan kıstaslara uygunluk, tedavi başarısını doğrudan etkiler.

  • Seçilen doktor/doktorların veya ekibin özgeçmişi çok önemlidir. Deneyim, bilimsel bakış ve birikim tedavi başarısını mutlaka etkiler. Seçtiğiniz doktorun özgeçmişine mutlaka ulaşın.
  • Ekip hakkındaki güvenilir bilgiler için üye oldukları dernekler, dernek aktiviteleri ve yayınlarını içeren özgeçmişlerine ulaşmak idealdir.
  • Tedavinin uygulanacağı mekânın uygun olup olmaması da son derece önemli bir konudur. Hastanenin tek kişilik ve izole odalar içeriyor olması, hijyene ve yalıtım koşullarına uygun olması, yardımcı sağlık personelinin lösemik hasta bakımında deneyimli olması, tedavinin uyumlu ve profesyonel bir ekip tarafından gerçekleştirilmesi son derece önemlidir.
  • Asıl ekibe yardımcı radyolog, enfeksiyon hastalıkları uzmanı, patolog, genetik analizi yapacak ekip, radyasyon onkolojisi ekibi, göğüs hastalıkları ekibi yeterli ve güvenilir mi? Bu soruların yanıtının da “evet” olması gerekir. Çünkü lösemi tedavisi tam bir “ekip” işidir. 

Lösemi Tedavisine Hazırlık

Doktorlar, sağlık ekibi, hasta ve hasta yakınları lösemi tedavisi sırasında karşılaşılacak zorluklar ve istenmeyen durumlarla hastanın gereksinimleri konularında tedavi öncesi mutlaka konuşmalıdırlar. Tedavi eden doktor/ekip hastaya tedavinin süresini, ne şekilde uygulanacağını ve tedavi sırasında uyulması gereken kuralları detaylı olarak anlatmalıdır. Tam anlaşılamayan ya da yeterince anlatılmayan konularda hasta ve hasta yakınları uyarıcı olmalı ve ikna olmadan onay vermemelidir. Tedavi sayısı, tedaviye dirençli hasta, yanıt için geçmesi gereken süre, remisyon ve indüksiyon tedavileri, idame tedavisi, tedavi yanıtını etkileyen faktörler, yanıtın değerlendirilmesi gibi konular ve tedavi yani kür şansı hastaya tarif edilmelidir. Bu soruların genel yanıtları, lösemi tipine göre, ilerleyen bölümlerde anlatılacaktır. Ama unutmamak gerekir ki her hasta özeldir ve her hastanın tedavisi de doğal olarak kişiye özel planlanmalıdır.

Lösemi Tedavisine Genel Bakış

Akut lösemilerde tedavi kanseri yok etmeye yönelik ve daha saldırgandır. Genel anlamda akut lösemi tedavisinde aşağıda belirtilen tedavi aşamaları izlenir:

  • Remisyon indüksiyon tedavisi,
  • Pekiştirme veya konsolidasyon tedavisi,
  • İdame tedavisi.

Anılan tedavi biçimleri akut miyeloblastik (AML) ve akut lenfoblastik lösemi (ALL) için oldukça farklılık gösterir. Örneğin AML’de idame tedavisi genellikle hiç gerekli değilken, ALL’de hemen her zaman gereklidir. “Remisyon indüksiyon” tedavisi; esas olarak mevcut lösemik hücrelerin sayılarını kemik iliğinde yüzde 5’in altına indirmeye ve daha çok kemoterapiye (kimyasal tedavi) duyarlı lösemi hücrelerini yok etmeye yönelik bir tedavidir. Pekiştirme tedavilerindeki amaç ise ilk tedaviye dirençli ve halen var olduğunu bildiğimiz lösemi hücrelerini yok etmektir. “Pekiştirme” tedavisi genellikle 3 kür olarak planlanır. Her bir kür yaklaşık 1 ay gibi bir süre hastane yatışı gerektirir. Dolayısıyla her şeyin yolunda gittiği bir durumda AML için ortalama tedavi yaklaşık 4 ay sürer. Pekiştirme tedavisi ALL için söz konusudur. ALL hücreleri erkeklerde testis ve her iki cinsiyette santral sinir sisteminde (beyin ve omurilik) saklanabildiğinden ve sistemik kimyasal tedaviye dirençli olabileceğinden ALL hastalarına omurilik içine tedavi (intratekal tedavi) ve/veya ışın tedavileri de standart tedaviye eklenebilir. ALL tedavi süresi AML’den daha uzun olup idame tedavilerle beraber çoğu kez 1 yılı geçmektedir.

Kronik lösemilerde ise durum daha farklıdır. Kronik lenfositik lösemi (KLL), hastalığın evresi gibi kimi faktörlere bağlı olarak bazen sadece “bekle ve gör” izleme stratejisiyle takip edilir ve hiçbir tedavi gerekmeyebilir. Eski Suriye Devlet Başkanı Hafız Esat’ın KLL tanısı almasına rağmen 30 yıl boyunca ülkeyi yönettiği bilinmektedir. KLL’nin seyri sırasında elbette hastalık ilerleme gösterebilir ve tedavi gerekliliği ortaya çıkabilir. Bu durumda hastalığı yok etmeye yönelik saldırgan kimyasal tedaviler gerekebilir. KLL için uygun tedavi seçenek ve stratejilerini yine her zaman olduğu gibi hazır değil kişiye özel düzenlemek gereklidir. Bu nedenle güvenebileceğiniz bir kan hastalıkları ekibinin takibine girmeniz en uygunudur.

Kronik myelositik lösemi (KML) tüm lösemiler içinde belki de en şanslı olan gruptur. Bu hastalarda son yıllarda geliştirilen bir tirozin kinaz inhibitörü olan “imatinib mesilat” isimli molekül ve diğer uygun tirozin kinaz inhibitörleri sayesinde büyük gelişme sağlanmıştır. Bu hastalarda sadece bir tek ilaçla çok uzun yıllar hastalıksız sağ kalım süreleri elde edilebilir. Sözü edilen tirozin kinaz inhibitörleri KML hastalığına neden olan Philadelphia kromozomunu, diğer bir deyimle “bcr-abl pozitif”liğini ortadan kaldırır ve bir anlamda hastalığa neden olan temel kromozomal bozukluğu da yok eder. Lösemi tedavisinin genel anlamda son bir tamamlayıcısı vardır. Bu yaklaşım “destek tedavileri” olarak bilinir. Destek tedaviler yaşam kalitesinin artırılması, hastanın psikososyal gereksinimlerinin karşılanması, bulantı ve kusma tedavisi, kan ve kan ürünlerinin uygulanması, enfeksiyonların tedavisi gibi çok genel bir anlam içerir. 

LÖSEMİ VE KEMOTERAPİ

Kemoterapi veya diğer bir deyişle kimyasal tedavi, lösemi tedavisinin temel direğidir. Bu grup ilaçlar organizmada hızlı çoğalan tüm hücreleri de kanser hücreleriyle birlikte ortadan kaldırırlar. Örneğin, hastaların kimyasal tedavi sırasında saçlarının dökülmesi bundandır. Akut lösemide kullanılan klasik kimyasal tedavi protokolleri genellikle hastane koşullarında uygulanır. Hastalar sıklıkla 1 aya yakın bir süre hastanede kalırlar. Bu aşamada ortaya çıkan istenmeyen yan etkiler veya uygulanan kimyasal tedavi, protokolüne göre değişiklik gösterebilir. Kimyasal tedaviler genellikle birden çok ilaçtan oluşan ve birbirlerinin etkinliklerini arttırdığı düşünülen ilaçlardan oluşmuş birleşim tedavileridir. Kimyasal tedaviler birkaç yolla uygulanabilir.

1 . Ağız Yoluyla Uygulama

Kimi kimyasal tedavi protokollerinde yer alan ilaçlar ağız yoluyla uygulanırlar. 

2 . Doğrudan Damar İçine Uygulama (İntravenöz Uygulama)

Kimyasal tedavi protokollerinde yer alan ilaçlar bazen de damar yoluyla uygulanırlar. Bunlardan bazıları doğrudan damar içine ve kısa sürede verilebildiği gibi kimileri serum içinde ve uzun sürelerde verilir. Bazı tedavi protokollerinde birkaç gün süren devamlı uygulamalar da yapılmaktadır.

3 . Kateter Yoluyla Uygulama

Eğilebilir (fleksibl) bir tüp olan kateterler genellikle büyük damarların içine yerleştirilen tıbbi malzemelerdir. Genellikle göğüs hizasına yerleştirilen bu kateterler sayesinde hem ilaç uygulamaları kolayca ve acı vermeden yapılabilir hem de bazı özel kateterlerde yine hastaya acı vermeden kan örnekleri alınabilir. İyi bakım gerektiren bu tıbbi malzemelerin iltihap riski taşıdıkları da unutulmamalıdır. Kateterin yerleştirilmesi cerrahi bir işlem olup genellikle konusunda uzmanlaşmış cerrahlar tarafından gerçekleştirilir. Kateterin bakımı, kimyasal tedavi ve kanser tedavisi konusunda deneyimli hemşireler tarafından yapılmalıdır. Lösemi tedavisinin her aşamasında olduğu gibi tedavinin de uzman ve iyi organize bir ekip tarafından düzenlenmesi ve izlenmesi yaşamsal bir önem ifade etmektedir.

4 . Beyin Omurilik Sıvısı İçine Uygulama (İntratekal Uygulama)

Bu uygulama beyin omurilik sıvısı içindeki lösemik hücreleri yok etmek için yapılır. Sistemik kimyasal tedavi etkisinden kurtulan ve bir anlamda beyin omurilik sıvısı içine saklanan hücreler intratekal yani beyin omurilik sıvısı içine yapılan kimyasal tedaviyle ortadan kaldırılmaya çalışılırlar.

LÖSEMİDE HEDEFE YÖNELİK TEDAVİLER

Hedefe yönelik akıllı moleküller; normal dokulara olabildiğince az zarar veren, kanser hücrelerini seçen ve onları yok eden ilaçlardır. Bu moleküllerin bir kısmı hücre içi iletim yollarını engelleyerek kanser hücresinin yaşamının devam etmesine engel olurlar. Lösemiler de bu akıllı moleküllerin kullanımı dendiğinde ilk akla gelen, yukarıda sözü edilen ve KML tedavisinde kullanılan tirozin kinaz inhibitörleridir. Bunun yanı sıra KLL tedavisinde kullanılan ve kanser hücrelerini seçerek onları yok eden monoklonal antikor tedavilerini de anmak gerekir. Akut lösemi hastalarında kimi durumlarda Philadelphia kromozom pozitifliği klinik tabloya eşlik eder. Bu durumda klasik kimyasal tedavilere tirozin kinaz inhibitörleri eklenebilir.

Tedaviye dirençli akut lösemilerde ve kimyasal tedavi alamayacak durumda olan yaşlı hastalarda anti CD 33 monoklonal antikor tedavileri (gemtuzumab zogamicin) denenebilir. Bu ilacın ülkemizde olmadığını ve ruhsat almadığını da belirtmek gerekir. Söz konusu ilaç ABD’de FDA (İlaç ve Gıda Dairesi) onayı almış ve kullanılmakta olan bir ilaçtır.

LÖSEMİ VE RADYOTERAPİ

Lösemide radyasyon tedavisi, radyasyon kullanarak lösemik hücrelerin yok edilmesi esasına dayanan bir tedavidir. Dalak, beyin, omurilik, testis gibi lösemik hücrelerin yerleştiği organlar olabilir. Bunun yanı sıra kemik iliği nakli planlanan hastalarda hastanın lösemik iliğini yok etmek amacıyla tüm vücut ışınlaması da yapılabilir. Böylece hastalıklı iliğin yerine yeni iliğin nakli mümkün olabilir. Bu uygulama her lösemi türüne yapılan standart bir uygulama değildir.

LÖSEMİ KEMİK İLİĞİ NAKLİ

Kemik iliği nakli tedavisi akut lösemi tedavisinin önemli aşamalarından biridir. Kötü işaretler taşıyan lösemi hastalarında kemik iliği nakli yaşam kurtarıcı olabilir. Akut lösemi tedavisinde genellikle “allogeneik” yani doku grubu uyumlu bir başka kişiden yapılan kemik iliği nakli tedavisi uygulanır. Bu ilik nakli biçiminde hastalıklı ilik, yoğun kimyasal tedaviler veya radyasyon tedavisi gibi yöntemlerle boşaltılır ve yerine sağlıklı bireyin iliği nakledilir. Bu sağlıklı birey aynı anne ve babadan olan kardeşlerdir. Kardeşlerde doku uyumu sağlanamazsa uygun aile dışı bireylerden veya anne-baba gibi aile içi bireylerden nakledilebilir.

Kemik İliği Nakli Yöntemleri

  • Periferik kök hücre nakli: Bu tedavi yönteminde kan bankalarında veya “aferez ünitesi” ismi verilen ünitelerde ilik vericilerinin kök hücreleri özel bir yöntemle toplanır. Kan, vericinin bir kolundan alınarak aferez cihazına yönlendirilir ve kök hücreler ayıklanarak vericinin öteki kolundan yeniden hastaya aktarılır. İşlemin öncesinde ilik vericinin kök hücrelerinin kana geçişini sağlamak için cilt altından genellikle 5 gün süren bir aşı uygulaması gerekir. İlik toplama işlemi genellikle birbirini izleyen 3 gün boyunca yapılır. Bu yolla toplanan ilik, kemik iliği nakli ünitelerinde yine damar yoluyla önceden iliği tedaviyle kurutulmuş kişiye nakledilir. Nakil işlemi basit bir kan verme işlemine benzemektedir.
  • Kemik iliğinden nakil: Bu yöntemin periferik kök hücre nakli uygulamasından temel farkı, ilik hücrelerinin ameliyathane şartlarında leğen kemiğinden toplanmasıdır.
  • Göbek kordon kanı nakli: Bu yöntem daha çok küçük çocuklarda kullanılan bir yöntemdir.

Daha önce bahsedilen kemik iliği yöntemleri, naklin hangi yolla yapılacağı esasına göre sınıflandırılmıştır. Kemik iliği nakli iliğin kaynağına göre de sınıflandırılabilir:

1- Allogeneik kemik iliği nakli

Başkasından yapılan kemik iliği nakli demektir. Genellikle doku grupları uygun ve aynı anne-babadan olma kardeşlerden yapılır. Kimi durumlarda doku gruplarından bir veya birkaçı uygunsuz olabilir. Tek bir doku grubu uygunsuzluğuyla tam uyumlu bireylerden nakil arasında risk açısından ciddi bir farklılık yoktur. Buna karşılık, uygunsuz doku sayısı artarsa risk de ciddi biçimde artar. Bu durumda kardeş dışı doku grubu uygun bireyler araştırılır. Bu araştırma ulusal ve uluslararası kemik iliği bankaları aracılığıyla yapılır. 

2- Otolog kemik iliği nakli

Bu kemik iliği naklinde hastanın sağlam ve sağlıklı olan kemik iliği dokularından alınan parçalar hastalıklı olan bölgeye yerleştirilmektedir. Bu işlem için hastanın sağlık durumu ve yapılan incelemelere göre elde edilen bulgular dikkate alınmaktadır.

3- Singeneik kemik iliği nakli

Singeneik kemik iliği nakli daha çok tek yumurta ikizi olan kişiler için uygulanmaktadır. İkizlerden birisinin hasta olması durumunda, sağlıklı olan kişiden alınacak olan uygun ilik hastaya nakledilmektedir.

LÖSEMİDE DESTEK TEDAVİLER

Hastalığın kendisi ve tedaviler, hastalarda çeşitli sağlık sorunlarına neden olabilir. Bu sorunların önlenmesi veya kontrol altına alınması amacıyla destek tedavilere gerek duyulabilir. Ayrıca tedavi sürecinde yaşam kalitesinin artırılması açısından da bu tedaviler önem kazanmaktadır.

Lösemi tanısı alanlar kolayca enfeksiyon kapabileceği için enfeksiyonlardan korunmak amacıyla bazen antibiyotik ve başka ilaçlar kullanılması gerekebilir. Ayrıca sağlık ekibi, tanı alanın kalabalıktan ve bulaş açısından riskli ortamlardan uzak durmasını önerebilir. Hastada bir enfeksiyonun gelişmesi ciddi bir sorundur ve tedavi hastanede yatmayı gerektirebilir.

Kansızlık ve kanama, destek tedavilere ihtiyaç duyulan ve sıkça görülen sorunlar arasındadır. Hastaların enerji kazanması için zaman zaman kan nakline ihtiyaç duyulabilir. Tedavi sürecinde diş ve ağız bakımı da çok önemlidir. Hem lösemi hem de kemoterapi sebebiyle ağız ve dişler daha hassaslaşır, enfeksiyona ve kanamaya açık hale gelebilir. Tedavi öncesinde kapsamlı bir diş ve ağız muayenesi önerilebilir. İlgili tedavilerin kemoterapi başlamadan önce tamamlanması gerekir.

LÖSEMİ TANI VE TEDAVİ SÜRECİNDE SAĞLIK EKİBİNE SORABİLECEĞİNİZ SORULAR

  • Kemik biyopsisi için kemik iliği kalçadan mı yoksa başka bir kemikten mi alınacak?
  • İşlem ne kadar sürecek? Anesteziye gerek var mı? İşlem sırasında canım yanacak mı?
  • Sonuçla ilgili bilgileri ne kadar sürede öğrenebiliriz? Bu konuda bize kim açıklama yapacak?
  • Lösemi tanısı alırsam, tedaviyle ilgili kiminle konuşabilirim?

Tanı lösemiyse;

  • Hangi tip lösemi? Tedavi seçenekleri nelerdir? Siz hangisini öneririsiniz? Neden?
  • Her tedavinin avantajları, dezavantajları, riskleri ve yan etkileriyle ilgili bilgi alabilir miyim?
  • Tedavi sırasında ağrılarım olacak mı? Bu konuda kimden yardım alabilirim?
  • Tedavi ne kadar sürebilir ve ne kadara mâl olabilir?
  • Günlük yaşantım tedaviden ne şekilde etkilenecek?
  • Bana uygun bir klinik araştırma var mı?

Kemoterapi öncesinde;

  • Neden bu tedaviyi almam gerekiyor?
  • Hangi ilaçlar kullanılacak?
  • Tedavi öncesinde diş muayenesine ihtiyacım var mı?
  • Tedaviden beklentiniz nedir? 
  • Hastanede yatmam gerekecek mi?
  • İlaçların işe yarayıp yaramadığını nasıl anlayabilirim?
  • Tedavi sırasında karşılaşabileceğim yan etkiler nelerdir? Ne kadar sürer ve bu konuda ne yapmam gerekiyor?

Kemik iliği nakli öncesinde;

  • Ne tür bir nakil yapılacak? Donöre ihtiyaç varsa, nasıl bulabilirim?
  • Hastanede ne kadar kalmam gerekecek? Hastaneden ayrıldıktan sonra nelere dikkat etmem gerek?
  • Tedavinin işe yarayıp yaramadığını nasıl anlayacağız?
  • Tedavinin riskleri ve yan etkileri konusunda bilgi alabilir miyim?
  • Tedaviden sonra günlük yaşamım nasıl etkilenecek?
  • Tedavinin başarı şansı ne kadar? Tam kür sağlanabilir mi?
  • Ne kadar sıklıkla check-up yaptırmalıyım?
E-Bültenimize Kaydolun