Kolorektal kanser, kalın bağırsağın (kolon) veya rektumun (kalın bağırsağın son 20-25 cm'lik kısmını) iç yüzeyini kaplayan hücrelerde anormal bir şekilde kontrolsüz büyüme ve çoğalma sonucu ortaya çıkan kanser türüdür. Kolon ve rektumun iç yüzeyindeki hücrelerin kanserleşmesiyle meydana gelir. Kolorektal kanser terimi, hem kolon kanserini hem de rektum kanserini kapsar ve bu iki kanser türü genellikle birlikte ele alınır, çünkü teşhis, tedavi ve önleme stratejileri benzerdir.
Ülkemizdeki kanser vakalarının sıralaması, diğer gelişmiş ülkelerdeki eğilimlere oldukça benzerlik göstermektedir. Erkeklerde en yaygın kanser türleri arasında trakea, bronş ve akciğer kanseri yer alırken, kadınlarda ise meme kanseri ilk sıradadır. Kolorektal kanserler ise hem kadınlarda hem de erkeklerde üçüncü sırada gelmektedir ve erkeklerde görülme sıklığı yüz binde 25,1 iken, kadınlarda yüz binde 14,7'dir.
Sindirim sisteminin son bölümünü oluşturan organların benign (iyi huylu) tümörleri olan kolorektal kanseri yaşam tarzı ve çevresel etkenler dolayısıyla, gelişmiş ülkelerde bu kanser türüne daha sık rastlanmaktadır.
KOLOREKTAL KANSERİ İSTATİSTİKLERİ
Dünyada her yıl yaklaşık 1.200.000 yeni kolorektal kanser hastası ortaya çıkmaktadır. Dünya genelinde erkeklerde ve kadınlarda üçüncü sıklıkta görülür ve kansere bağlı ölümlerde ilk dört arasında yer alır. Türkiye’de resmi verilere göre her yıl 13-15.000 civarında yeni hasta tanı almaktadır. Yaşam boyu kolorektal kanser gelişmesi olasılığı erkekler için yüzde 4,5 kadınlar için yüzde 3,2 olarak hesaplanmaktadır. Elli yaşın üzerindeki kişilerde kolorektal kanser sıklığı artmaktadır. Gelişmiş ülkelerde kolorektal kanser oranı gelişmekte olan ülkelere göre 4 ile 10 kat daha fazladır. Kolorektal kanseri sıklığındaki bu farklılık, yaşam tarzı ve çevresel etkenlerdeki değişikliklerle açıklanabilir.
2018 yılında dünya genelinde yaklaşık 18 milyon 78 bin kişi yeni kanser tanısı aldı ve bu duruma bağlı olarak yaklaşık 9 milyon 550 bin ölüm gerçekleşti. Erkeklerde en sık görülen kanser türleri akciğer, prostat, kolorektal, mide ve karaciğer kanserleri olarak sıralanırken, kadınlarda ise meme, kolorektal, akciğer, serviks ve tiroid kanserleri öne çıkmaktadır.
ABD Ulusal Kanser Enstitüsü tarafından Kanser Kayıt Merkezleri için geliştirilen SEER (The Surveillance, Epidemiology, and End-Results/ Sürveyans, Epidemiyoloji ve Nihai Sonuçlar) Özet Evreleme Türkiye 2017 verilerine göre; serviks kanserlerinin %63'ü Evre 0'da, kadın meme kanserlerinin %51'i Evre 0-1'de ve kolorektal kanserlerin ise %36'sı Evre 0-1'de tespit edilmektedir.
2018 yılı dünya geneli tüm yaş gruplarında, erkek ve kadınlarda yeni tanı almış kanser türleri dağılımına bakıldığında; yeni kolorektal kanseri tanısı, erkeklerde 1 milyon 26 bin 215 yani %10,9 oranında artar iken; kadınlarda 823 bin 303 yani %9,5 oranında artan vaka bildirilmiştir.
KOLON VE REKTUM KANSERİ RİSK FAKTÖRLERİ
Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı (IARC - The International Agency for Research on Cancer) ve Amerikan Ulusal Kanser Araştırma Enstitüsü verilerine göre;
Kolorektal kanserin değiştirilemez risk faktörleri şunlardır:
Bunlara ek kolorektal kanser gelişme olasılığını arttıran, değiştirilebilir risk faktörleri ise şunlardır:
Kolon ve rektal organlarda kanser çoğunlukla adenomlardan (poliplerden) gelişir. Kolon ya da rektum mukozasından kaynaklanan bu iyi huylu tümörler uzun yıllar sessiz kaldıkları için genellikle fark edilmezler. Adenomların sıklığı yaşla beraber artar. Adenomdan kanser gelişmesi süreci büyük oranda aydınlatılmıştır, ancak bu süreci etkileyen dış nedenler tartışmalıdır.
En sıklıkla rastlanan kolon ve rektum kanseri belirtileri;
Kolorektal Kanseri Tanısı
Ülkemizde sürdürülen kanser tarama programları sayesinde meme, serviks ve kolorektal kanserlerin büyük çoğunluğu lokalize ve bölgesel yayılım düzeyinde tespit edilebilmektedir.
Kolorektal kanserinde tanı başlıca klinik muayene ve endoskopik inceleme ile konulur. Kolonoskopi sırasında alınan biyopsinin patolog tarafından incelenmesi sonucunda tanı kesinleştirilir. Kolorektal kanserler çeşitli yöntemlerle tedavi edilirler: Cerrahi, kemoterapi (ilaç tedavisi) ve radyoterapi (ışın tedavisi) bu tedavilerden en sık kullanılanlarıdır. Tedavi planlaması yapmadan önce hastanın genel durumu ve hastalığın yaygınlığı hakkında bilgi edinilmesi gerekir.
Hastanın Değerlendirmesinde Yararlanılan Yöntemler Nelerdir?
Tıbbi öykü, klinik muayene ve rektumun parmakla (rektal tuşe) muayenesinin yanı sıra vücuda olabilecek etkileri değerlendirmek için kan sayımı, biyokimya incelemesi, karsino embriyojenik antijen (CEA- kolon ve rektum kanserlerinde yükselmesi beklenen tümör belirteci) düzeyine bakılması istenir. Kolorektal kanserinin teşhisi, endoskopik tetkikler sırasında (kolonoskopi, rektoskopi, sigmoidoskopi, sanal kolonoskopi) alınan örneklerin patoloji laboratuvarında incelenmesiyle konulur. Kolorektal kanseri değerlendirmesinde ve hastalık evresinin belirlenmesinde vazgeçilemez incelemeler görüntüleme yöntemleridir. Hastanın ve tümörün özelliklerine bağlı olarak istenen incelemeler arasında akciğer filmi, karın bilgisayarlı tomografisi (BT), ultrasonografi (US), manyetik rezonans görüntüleme (MR), endorektal ultrasonografi (ERUS) ve pozitron emisyon tomografisi (PET) bulunmaktadır. Bu değerlendirme süreci sonucunda hastalığın aşaması belirlenir ve tedavi planı hazırlanır.
Kolon ve Rektum Kanseri Kaç Evrede Sınıflandırılır?
TNM tekniği, Tümör (Tumor), Lenf Nodülü (Node), ve Uzak Metastaz (Metastasis) terimlerinin baş harflerinden oluşur. Bu teknik, tümörün boyutunu ve konumunu, kanserli hücrelerin lenf düğümlerine yayılmasını ve uzak organlara metastaz yapma durumunu belirlemek için kullanılır. Kolon kanserinde, tümörün evresine göre ilerleme genellikle kolonun içinden dışına doğru gerçekleşir. Bu yayılma süreci sırasıyla mukoza, submukoza, kas tabakası, seroza ve lenf nodları şeklinde olur.
Kolorektal kanserlerin bağırsak duvarındaki derinliğine, bağırsak komşuluğundaki lenf düğümlerinde metastaz olup olmadığına ve uzak organlarda tutulum bulunup bulunmadığına göre 4 evrede sınıflandırılır:
Tarama Testleri ve Erken Tanı Yararlı mıdır?
Bu taramalarla kolorektal kanserinden ölüm yüzde 18 ile yüzde 37 arasında değişen oranlarda azaltılabilmiştir. Yüksek risk etkenleri olan kişilerde (anne, baba, kardeş, yakın akrabalarında kolorektal kanserin bulunması, uzun süreli iltihabi barsak hastalığı yaşamış kişiler, kolorektal kanseri tanısı nedeniyle ameliyat geçirmiş hastalar) tarama testleri daha erken yaşlarda başlatılır ve/veya daha sık aralıklarla uygulanır.
Ülkemizde Kolorektal Kanser Taraması Ulusal Standartları belirlenmiş olup, 50-70 yaş aralığındaki kadın ve erkek nüfus için Toplum Sağlığı Merkezlerine (TSM) bağlı Kanser Erken Teşhis, Tarama ve Eğitim Merkezleri (KETEM), Sağlıklı Hayat Merkezleri (SHM) ve Aile Sağlığı Merkezleri'nde (ASM) gaitada gizli kan kiti (GGKT) yardımıyla her 2 yılda bir ücretsiz tarama yapılmaktadır.
Ayrıca, bu yaş grubundaki kişilere 10 yılda bir kolonoskopi (rektumun ve tüm kalın bağırsağın endoskopisi) önerilmektedir. 2022 yılında 1,8 milyon kolorektal kanser taraması gerçekleştirilmiş olup, GGKT sonucu pozitif olan kişiler ikinci/üçüncü basamak sağlık kuruluşlarına yönlendirilmektedir.
Kolon ve Rektum Kanserinden Korunma Önlemleri Nelerdir?
Bu önlemler üç basamakta incelenir. Öncelikle bir ülkede kimlerde ne oranda kolorektal kanser ortaya çıktığı ve bu insanların yaşam tarzları, beslenme alışkanlıkları araştırılır. Bu araştırmalar doğrultusunda topluma kanseri önleyici öneriler sunulur. İkinci basamak önlemler kanser öncüsü lezyonların saptanması ve ortadan kaldırılmasıdır. Kolonoskopi ve polipektomi ikinci basamak önlemler arasında sayılabilir. Üçüncü basamak önlemler ise uygun tümör tedavisi ile hastalık tekrarının ve hastalıktan ölümün azaltılmasını hedefler. Ameliyatlar, radyoterapi, kemoterapi gibi tedavi yöntemleri bu grupta incelenir.
Tüm evrelerde kolon ve rektum kanserinin tedavisi cerrahi yöntem kullanılabilir. Tümörün kolon ve rektumdaki yerleşim yerine, boyutuna, evresine, hastanın tümör komplikasyonlarıyla (tıkanıklık, delinme, kanama gibi) acil koşullarda başvurmasına bağlı olarak cerrahi tedavinin şekli değişebilir. Günümüzde kolorektal kanserinin cerrahi tedavisinde laparoskopi ve robotik cerrahi uygulamaları giderek yaygınlaşmaktadır. Uygulanan başlıca teknikler aşağıda tanımlanmıştır:
Cerrahi Tedavi Sonuçları
Kolorektal kanseri ameliyata bağlı komplikasyon oranları yüzde 15-30 arasında, ameliyata bağlı ölüm oranları ise yüzde 2-5 arasında değişmektedir. Hastaların radikal cerrahiler sonrasında beş yıllık sağ kalım oranları (ameliyat edilen 100 hastadan 5. yıl sonunda hayatta kalan hastaların sayısı) tümörün patolojik evresi ile doğrudan ilişkili bulunmaktadır.
Genel olarak I. Evre’de yüzde 90’ın üzerinde, II. Evre’de yüzde 70-85, III. Evre’de yüzde 45-75, IV. Evre’de yüzde 5-10 arasında değişen oranlarda 5 yıllık sağ kalım elde edilmektedir. Cerrahi tedavilerden sonra gelişebilecek hastalık tekrarlarının (nüks) zamanında saptanabilmesi amacıyla beş yıl süreyle yakın takip uygulanır. Takip süresince ilk iki yıl 3-4 ayda bir kez, sonraki üç yıl 6 ayda bir kez çeşitli inceleme yöntemleri ile hastalar kontrol edilir.
Kolorektal kanserli hastaların cerrahi tedavilerindeki başarılar artmakta olup, ameliyatla ilişkili ölüm oranlarında düşüş ve çıkarılan tümör alanlarında artış gözlenmektedir, bu da hastaların sağ kalım şanslarında belirgin bir iyileşmeye işaret etmektedir. Tedavi yöntemleri arasında, endoskopi esnasında lazer fotokoagülasyon ile tümörün yok edilmesinden kalıcı kolostomiye kadar değişen çeşitli seçenekler bulunmaktadır, bunlar kapsam ve boyutta farklılık gösterebilir.
Cerrahi tedavinin hedefleri arasında; tam tümör çıkarımı, yaygın tümörlerde detaylı karın içi incelemesi, lenf düğümlerinin çıkarılması, bağırsak fonksiyonlarının korunması veya yeniden sağlanması için onarımı ve komşu organlarda hastalığın yayılmasının engellenmesi bulunmaktadır.
Evre I kanser vakalarında, en az 5 cm'lik bağırsak ve yakınındaki lenf düğümleri cerrahi olarak çıkarılır. Evre II'de, tümör geniş bir şekilde çıkarılıp bağırsakların yeniden birleştirilmesi gerekebilir ve bazen ek olarak kemoterapiye ihtiyaç duyulabilir. Evre III'te, cerrahi ve kemoterapi birlikte kullanılabilir, hatta bazı durumlarda neoadjuvan kemoterapi veya radyoterapi de önerilebilir. Evre IV'te ise cerrahi genellikle semptomların kontrolü için kullanılırken, kemoterapi ve radyoterapi metastazları kontrol etmek ve ağrıyı hafifletmek için kullanılabilir.
Kolon ve rektum kanserlerine yönelik tedavilerin başarısı farklı tıp dallarının ortak çalışmasını gerektirir. Gastroenterolog, patolog, radyolog, anestezist, yoğun bakım uzmanı, cerrah, radyasyon onkoloğu, medikal onkolog, psikiyatrist, psikolog, stoma hemşiresi vb. gibi çok sayıda uzman hastaların tedavisini birlikte planlar ve yürütürler. Tanı, tedavi ve takibin her aşamasında bulgular hastaya açıklanmalı, hastanın ve yakınlarının bilgilendirilmeleri ile tedaviye katılımları sağlanmalıdır.
KEMOTERAPİ
Kolon ve rektum kanserinde kemoterapi hastaların tedavisinde çeşitli aşamalarda rol oynar. Erken evre hastalıkta, ameliyat sonrası patolojik incelemede saptanan T ve N evrelerinin yansıttığı uzun vadeli nüksetme riskini azaltmak için, belli özellikleri taşıyan hastalarda, ameliyat sonrasında koruyucu kemoterapi uygulanmaktadır. Rektum kanserinde bu tedavi, biraz farklı olarak, radyoterapiyle eş zamanlı olarak ameliyat öncesinde uygulanabilir, böylece tümör küçültülerek daha rahat ve sınırlı bir cerrahi yapılması mümkün hale gelebilmektedir.
Uzak metastaz yapmış hastalarda kemoterapi hastalığı küçültmek ve yaşamı uzatmak amacıyla yapılır. Burada kemoterapiye eklenen bazı biyolojik ajanlar ve uygun olan hastalarda metastazlara yönelik yapılan cerrahi ve tümörü farklı yok edici yöntemler, hastaların yıllarca yaşamasını mümkün kılmakta, hatta bazı metastaz yapmış hastaların tamamen iyileşmesi bile söz konusu olabilmektedir. Kemoterapi tedavisi kendi içinde çok farklı ilaçların çok farklı birleşimleri ile uygulanmaktadır. Bu nedenle kemoterapi denince akla gelen genel yan etkilerin her türlü tedavide herkesin başına gelmesi söz konusu değildir.
Genel olarak kolorektal kanseri tedavisinde kullanılan hedefe yönelik ilaç grupları “hastayla dost” olarak tanımlanan, yan etkileri yumuşak ve çok yaşlılarda bile uygulanabilen tedavilerdir, Hastanede yatmayı gerektirmez. Yaşamsal, tehlikeli yan etki çok nadirdir ve yüksek oranda vücut tarafından iyi bir şekilde kabul edilirler. Doktorunuz, kemoterapi uygulanması durumunda seçilmiş ilaç rejimine göre yaşanabilecek yan etkiler, terslikler ve alınması gereken önlemler konusunda size özgün olarak bilgilendirecektir.
RADYOTERAPİ
Kolon ve rektum kanserinde radyoterapi büyük çoğunlukla hastaneye yatış gerektirmeyen bir tedavi yöntemidir. İkinci, üçüncü ve bazı dördüncü evre (T3/T4 hastalığı ve/veya nodal tutulumu saptanan) rektum kanserli hastalarda ameliyat öncesi (preoperatif) radyoterapi önerilebilmektedir.
Ameliyat öncesi radyoterapinin, ameliyat sonrasında yapılmasına oranla hem daha etkili olduğu hem de erken ve geç yan etki risklerinin daha düşük olduğu yapılan çalışmalarda gösterilmiştir. Ameliyat öncesi radyoterapi; kısa şema ve kemoterapinin eşlik etmediği günlük yüksek dozlar kullanılarak bir haftada (5 iş gününde, her gün bir kez) uygulanabileceği gibi, kemoterapinin eşlik edeceği ve günlük küçük radyoterapi dozlarının kullanıldığı 5-6 haftalık (25-28 iş gününde, her gün bir kez) bir kemoradyoterapi şeması olarak da önerilebilir. Bu öneride cerrah, radyasyon onkoloğu ve medikal onkolog tümör yükü ve yeri çerçevesinde kısa ya da uzun şema kararını birlikte vererek hareket edeceklerdir; anüse yakın aşağı yerleşimli tümörlerde dışkılama fonksiyonlarını koruyacak bir cerrahi şansını yükseltmek amacıyla ameliyat öncesi uzun dönem kemoradyoterapi daha sık önerilebilmektedir. Eğer rektum kanserli hastalar ameliyat öncesi bir radyoterapi almamış ve cerrahi sonrası patolojik evre II-III olarak değerlendirilmiş ise, ameliyat sonrasında kısa şema kullanılamayabilir dolayısıyla uzun dönem ameliyat sonrası kemoradyoterapi uygulanması önerilebilir.
Modern radyoterapinin temel hedefi, hastalıklı dokuyu etkisiz hale getirirken sağlıklı dokuların zarar görmemesini sağlamaktır. Bu nedenle, yoğunluk ayarlı radyoterapi (YART) kullanılarak hedef bölgeye yüksek dozlar uygulanırken, mesane ve bağırsak gibi normal dokuların korunması önemlidir. Ayrıca, günümüzde tedavilerin vazgeçilmezi olan görüntü kılavuzluğunda radyoterapi (GKRT) ile hedefin her gün aynı kesin sınırlarla ışınlanması, her tedavi seansında alınan günlük görüntülerle sağlanmaktadır.
Radyoterapi sırasında oluşabilecek yan etkiler tedavi edilen bölge organları ile örneğin rektum tümörlerinde pelvik bölge (leğen kemikleri içi) ile sınırlıdır; tedavi sırasında erken yan etkiler olarak izlenen sorunlar tedaviden sonra hızlı bir iyileşme göstermektedir. Modern teknoloji ile bağırsaklar ve mesane tedavi sırasında önemli ölçüde korunmaktadır. Ancak, bazı hastalarda tedavinin ilerleyen haftalarında hafif ishal ve idrar yaparken sıkışma, zorlanma ve yanma hissi gibi yan etkiler ortaya çıkabilir. Rektum bölgesindeki tümör nedeniyle, dışkılarken makatta yanma ve sık dışkılama hissi gibi akut yan etkiler görülebilir, çünkü bu bölge tedavinin hedefi haline gelmiştir.
Tedavi süresince bazı hastalarda bulantı, yorgunluk, iştahsızlık, tedavi cildinde kuruluk, kaşıntı, kızarıklık olabilmektedir. Sıklıkla tüm yan etkiler için uygun destek tedaviler verilerek, yaşam kalitesinin bozulmamasına dikkat ederek radyoterapi ara vermeden tamamlanmaktadır. Uzun vadede, tedaviye bağlı olarak bazı geç yan etkiler görülebilir, ancak bu etkiler genellikle hafiftir. Tedavi öncesinde, kişisel bilgilendirmeler bireylere sunularak bu konuda bilinçlendirme sağlanmaktadır.
Ağrı Kontrolü Nasıl Yapılır?
Kolon ve rektum kanseri tedavisi sırasında ortaya çıkabilecek ağrılar modern yöntemlerle ve etkili ilaçlarla günümüzde sorun olmaktan çıkmıştır. Ameliyat süreçlerinde gelişebilecek ağrılar “hasta kontrollü ağrı pompaları” ile giderilmektedir. Radyoterapi/kemoterapi dönemlerinde yaşanabilecek ağrılar ise ağrının oluşma sebebine ve yerine göre özgün ağrı kesici ilaçlarla tedavi edilmektedir.
KOLON VE REKTUM KANSERİ TEDAVİ SONRASI
Psikolojik Destek için Neler Yapılmalıdır?
Kolorektal kanser tanısı alan hastaların ve hasta yakınlarının değişik oranlarda psikolojik travma altında kaldıkları gözlenmektedir. Özellikle geçici veya kalıcı anatomi-dışı bağırsak ağzı oluşturulan hastaların bu sürece uyum sağlaması ciddi psikolojik destek gerektirebilir. Hastalığın kalıtsal özellikler taşıması, hasta yakınlarında da taramalarını yaptırmak yönünde psikolojik baskı ve endişelere neden olabilir. Hastaların önemli bir grubu, hastalık ve tedavi olanakları hakkında bilgi edindikten sonra ek bir desteğe ihtiyaç duymaksızın kendi olanakları ile sürece uyum sağlayabilmektedir. Bazı hasta ve hasta yakınlarına ise psikolojik destek (psikoterapi, ilaç gibi) gerekmektedir.
Kolon ve Rektum Kanseri Konusunda Güncel Gelişmeler Nelerdir?
Kolorektal kanseri genetiğinde, moleküler biyolojisinde önemli adımlar atılmış ve moleküler hedeflere göre seçkin ilaçların kullanımı gündeme gelmiştir (kişiye özel tedavi). Tanı, tedavi yöntemleri ve takip için birden çok tıp dalının ortak toplantılarda tartışarak karar vermesi (multidisipliner yaklaşım) yaklaşımı genel kabul görmektedir.
Kolonoskopinin tarama amaçlı olarak daha sık kullanılmaya başlanması, poliplerin ve erken evre kanserlerin varlığını önceden saptayarak kolorektal kanseri sıklığını ve kanserin uzak organlara yayılımı (metastazını) ve kansere bağlı ölümleri geriletmektedir. Cerrahi girişimlerde uygun hastalar için minimal invaziv yöntemlerin (laparoskopi, robotik cerrahi) tercih edilmesi ameliyat sonrası hasta konforunu artırmaktadır. Modern radyoterapi cihazları ile hem daha etkili sonuçlar elde edilmekte hem de yan etkiler en aza inmektedir. Kemoterapi uygulamalarında güncel ve etkili ilaçlarla sağ kalım sonuçlarında belirgin iyileşmeler sağlanmaktadır. Bu sayede özellikle metastatik hastalıkta anlamlı ilerleme elde edilmiştir.